Yüsra Geyik: "Oyunculuk deneyim işi"

Küçük yaşta sektöre adım atan oyuncu Yüsra Geyik, “Bu deneyim işi. Yaşadıklarım hayatıma güvenmem gerektiğini öğretti” açıklamasını yaptı.

Yüsra Geyik: "Oyunculuk deneyim işi"

Milliyet Gazetesi'nden Senem Aydın'ın röportajı...

- ‘Arka Sokaklar’la birlikte sizin de değişiminize tanık olduk. Bu 15 yıl Yüsra’ya neler kattı?

15 yıl sadece bana uzun gelmiyor değil mi? (gülüyor) Ömrümün tam yarısı... Yani bu 15 yıl beni hayata kattı, bana bir şey katmaktan öte...

- Küçük yaşta sektörle tanışmak neler öğretti?

Başka türlüsünü bilmiyorum ben. Yani mesela küçük yaşta çalışmaya başlamasam neleri öğrenemezdim ya da bu sektörle tanışmış olmasam neler eksik/fazla olurdu? Bilmiyorum. Bugüne kadar yaşadıklarım bana hayatıma güvenmem gerektiğini öğretti. Biz mükemmel düzenin vazgeçilmez parçalarıyız. Buradaki rolüm epey keyifli. Çünkü bir sürü farklı kişi olabiliyorum. Sonsuz duyguyu hissetmeye alan açabiliyorum. Çalışma kısmına gelirsek, yadsınamayacak bir disiplin kazandırdığından emin gibiyim.

- ‘Arka Sokaklar’ her hafta zirvede, bu başarının sırrı ne sizce?

Biz de aramızda sıkça bunu konuşuyoruz. Açıkçası sürekli değişen bir sürü fikrim var bu konuda. En son aklıma düşeni paylaşmak istiyorum; gerçek ve tam zamanlı bir iş bence. Gündemi yakından takip ediyor olması, karakterlerin çok gerçek, tüm ekibin hikayeye hizmet ediyor olması... Aslında kısaca bir şey anlatıyor olması.

- Zeliş de sizinle birlikte büyüdü. Sokakta nasıl tepkiler alıyorsunuz?

 Herhalde oynadığım rolün en keyifli yanlarından biri, sokakta aldığım tepkiler. Çünkü çoğunluk gerçek bir aile olduğumuzdan çok emin ya da öyle zannetmekten hoşnut. Tepkiler genelde çok olumlu tabii ki. Fakat bir süredir Hüsnü-Esra ilişkisinin kara kedisi gibiyim, bu sebeple “Yeter artık, yapma” gibi tepkiler de alıyorum.

- Uzun yıllar aynı karakteri canlandırmanın avantaj ve dezavantajları neler?

Bence oyunculuk bir deneyim işi. Ama illa her karakteri kamera karşısında ya da sahnede deneyimlemeniz gerekmiyor. İçinizden oynarsınız, kendinize oynarsınız, ailenize, dostlarınıza... Gün içinde bakkalı-bakkala oynarsınız mesela. Her zaman göstermek ya da görünmek için oynamazsınız. Ayrıca deneyim demişken, kaç kişiye oynadığı karakterin 15 yıllık serüvenini görmek nasip olmuş?

- ‘Don Kişot’um Ben’le tiyatroya adım attınız. Sahneyi özlediniz mi? 

Ne güzelmiş sahnede olmak. Kendimi hiç olmadığı kadar tamamlanmış hissediyorum. Özlemek ne kelime, ‘Olmasa ne yapardım?’ diyorum. Dilerim, yakın zamanda kavuşuruz. 

- Set dışında neler yapıyorsunuz?

Online eğitim bağımlısı olmamak için kendimi zor tutuyorum. Meğer ne çok üşenmişim evden çıkıp bir yere gitmeye... Online eğitim bana çok hitap ediyor. Hatta reiki, yoga, meditasyon dersleri alıyorum. Aslında yan yana olmaya en çok ihtiyaç duyulan eğitimler denir, asla değil. Ben yeni dünyayı seviyor, kendimi ona dahil etmeye çalışıyor, hevesle duyularımın ötesine geçmeye çabalıyorum.

- Okuduğunuz bölüm üzerine bir kariyer düşünür müsünüz?

Uzun süre ui-ux designer olarak çalıştım. Çok güzel zamanlardı çünkü birkaç işi bir arada yapmayı çok severim. Hem ofis hayatımın olması hem de sette çalışmak beni çok motive ediyordu. Fakat oyunculuk bir yerden sonra çok ağır bastı.

- Geçtiğimiz günlerde giydiğiniz kıyafetle Şevval Şahin ve Elçin Sangu ile pişti oldunuz. Hatta ‘Hangisine daha çok yakıştı?’ anketleri yapıldı. Siz nasıl yorumlarsınız?

Kadın, güzel bir varlık. Estetik, şık... Yaradılışımız böyle. Açıkçası Şevval, bulutlara uzanıyor gibi yükselmiş elbiseyle. Elçin, çok güçlü ifadesiyle süzülüyor gibi. Bana da yakışmadığını söyleyemeyiz heralde.